Alman Edebiyatında Doğu

0
1351

Batı edebiyatları arasında önemli bir yere sahip olan Alman edebiyatında Doğu, nitelikli bir yer teşkil etmektedir. Batı, Haçlı Seferleri ile birlikte tanıdığı Doğu’yu ulaşılması mümkün olmayan, büyülü bir dünya olarak nitelemişler ve eserlerinde Doğu’ya ait düşüncelere ve kültürel birikimlere sıklıkla yer vermişlerdir. Doğu’yu en çok da kendisine yakın gören romantizm akımının sanatçıları olmuştur.

Batı, Doğu’yu nasıl tanımış, neden ilgi duymuştur?

Batı’nın Doğu’yu tanımasının elbette ki altında yatan sebepler vardır. Bunun başlangıcına gidecek olursak karşımıza Fransızların çıktığını göreceğiz. Şöyle ki, Fransız yazar Antoine Galland (Bkz. Antoine Galland Kimdir?), Binbir Gece Masalları’nı Fransızcaya çevirdikten sonra ilk olarak Fransızlar, Doğu’yla tanışma fırsatı bulmuşlar, ardından da Alman ve Aydınlanmacı yazar/şairler bu tercümeye kayıtsız kalmamışlar, Doğu’yu yakından incelemek gerektiğini düşünmüşlerdir.

Bu çevirinin, Aydınlanmacı yazarların neden ilgisini çektiği hususunda ise eserin, aydınlanmacılığın hümanizmine ve toleransına uygun düştüğünden ötürü olduğunu savunurlar.

Aydınlanmacılığın klasikleşen eseri: Bilge Nathan

Romantizminin sıklıkla üzerinde durduğu tolerans kavramını Aydınlanmacılığın öncüsü Alman yazar/eleştirmen Lessing (Bkz. Lessing Kimdir?), Bilge Nathan adlı eserinde merkezî bir düşünce olarak işlemiştir. Lessing, eserinde mekân olarak 3 ilahi dinin (İslamiyet, Musevilik, Hristiyanlık) kesiştiği nokta olan Kudüs’ü seçer. Zaman olarak da Haçlı Seferleri’nin sıklıkla yaşandığı dönemi ele alır. Aynı zamanda esere de adını veren hikâye kahramanı Nathan, varlıklı bir Yahudi tüccardır. Aynı zamanda da bilge bir kişidir. Bir gün Nathan iş seyahatinden dönmekte iken çıkan bir yangında üvey kızı Reha’nın yangınların arasında kaldığını ve bir rahip tarafından kurtarıldığını görür. Aradan geçen bir süre sonra Reha’nın hayatını kurtaran bu rahip bir savaş sırasında esir düşer. Sultan Selahattin’in esir aldığı bu rahip öldürülmeyi beklerken, sultanın kardeşine çok benzediği gerekçesiyle salıverilir.

Bilge Nathan’ın ünü her yere yayıldıkça yayılır. Nathan’ın ününü Selahattin de duyar ve kız kardeşinin tavsiyesiyle onu sarayına davet edip tanışmak ister. Davete icabet eden Nathan’a, Sultan Selahattin, “Hangi din esas dindir?” şeklinde bir soru yöneltir. Nathan’ın cevabı ise bilgeliğine yaraşır bir şekildedir. Sultana “yüzük meselesi”nden bahseder. Yüzük meselesinin hikâyesi ise şöyledir: Doğu’da hüküm süren bir kralın, sahibinin Tanrı katında ve insanlar arasında sevilmesini sağlayan bir yüzüğü vardır. Babadan oğula miras bırakılarak gelen bu yüzüğü artık kendi çocuklarından birine bırakma vakti geldiğini anlayan kral, üç çocuğunun üçünü de aynı oranda sevdiğinden ötürü yüzüğü kime vereceğini kestiremez. Günlerce düşünür ve çare olarak yüzüğün aynısından ikişer tane daha yaptırmak da bulur. Yüzükleri üç çocuğuna da pay eder. Ancak bu sefer de çocuklar gerçek yüzüğün kendisinde olduğunu iddia ederek sürekli kavga ederler. Bu durumu bir yargıç çözüme kavuşturur. Artık çucuklar iyilikte, iyi niyette ve Tanrı’ya teslim olmakta birbiriyleriyle yarışarak, kavga etmeden gerçek yüzüğün kendilerinde olduğunu göstermeye çalışırlar.

Eser sembolik bir nitelik taşımaktadır. Şöyle ki, yargıç, Tanrı’yı; yüzükler ise üç ilahi dini ifade etmektedir. Lessing’in eserinde vermekte olduğu mesaj ise şöyledir:  Tek tanrılı dünya dinleri kısmen farklılıklar taşısalar da esasta Tanrı’ya ideal bir kul olmayı amaçlamaktalar ve düşmanlığı değil kardeşliği simgelemektedirler.

Alman klasisizminin ve romantizminin öncüsü: Martin Wieland

Başlıkta da belirttiğimiz gibi Almanya’da klasisizm ve romantizm akımlarının öncüsü sayılan Martin Wieland da masallarında Doğu motiflerine yer vermiştir. “Cinistan” adını taşıyan 19 masallık bu eserinde yer verdiği Doğu motiflerini Eski Mısır ve Türk masallarından almıştır. Özellikle cin figürü de Binbir Gece Masalları’nda sıklıkla karşılaştığımız bir figürdür.

Alman edebiyatının en üretken yazar/şairi: Goethe

Oryantalistlerin Doğu’yu inceleme altına alarak yapmış oldukları çeviriler ve araştırmalar Doğu’ya ait düşüncelerin, kültürlerin ve edebiyatın nitelikli yazar/şairler tarafından eserlerinde yer edinmesini sağlamıştır. Nitekim bu yazar/şairler arasında en üretken olanı Goethe’dir (Bkz. Goethe Kimdir?). Batı-Doğu Divanı başta olmak üzere birçok eserinde Doğu’ya ait özellikleri yansıtmıştır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz