Gönül Bir Yel Değirmenidir Sevda Öğütür romanı, Hüseyin Rahmi Gürpınar tarafından İkdam gazetesinde 7 Mart-4 Haziran 1922 tarihleri arasında Gizli Sıtma adıyla tefrika edilmiş ve uzun yıllar kitap olarak basılmamıştır. Eserin kitap olarak ilk baskısı ise 1943 yılında “Gönül Bir Yel Değirmenidir Sevda Öğütür” adıyla yapılmıştır.
Gönül Bir Yel Değirmenidir Sevda Öğütür
Yazar Hakkında Kısa Bilgi
Yaşadığı dönemi ve çevresini romanlarında işleyen ve henüz genç yaşlarından itibaren geniş halk kitlelerince severek okunmuş Hüseyin Rahmi Gürpınar, 1864 Yılında İstanbul’da doğmuş, 1944 yılında da yine doğduğu şehir olan İstanbul’da hayatını kaybetmiştir.
Yazarlık kariyerine 1883’de Ahmet Mithat Efendi’ye ait Tercümanı Hakikat gazetesinde başlayan ve 1896 yılında İkdam gazetesinde tefrika edilen öyküleriyle üne kavuşan Gürpınar’ın eserlerinde, İstanbul’un geniş ve çarpıcı panoramasını buluruz. Yazar, sosyal ve ekonomik eşitsizlikleri, kadın-erkek ilişkileri gibi konuları halkın kendine has konuşma biçimini koruyarak, çoğu kez gülünç ve bazen de hüzünlü bir şekilde yansıtır. Tanpınar’ın deyimiyle “sokağı edebiyatımıza taşıyan adam” olan Hüseyin Rahmi, Türk romanına mahalli bir renk katar.
Gönül Bir Yel Değirmenidir Sevda Öğütür Romanının Konusu
Şadan Bey’in bitmez tükenmez çapkınlıklarından bıkan ailesi onu çabucak evlendirir. Şadan Bey, kendisinden her anlamda üstün olan, okumayı-yazmayı seven, felsefi sohbetler yapmaktan hoşlanan entelektüel karısının yaşadığı köşke içgüveyi gider, ancak çapkınlıklarından bir türlü vazgeçmez, hatta evlendikten sonra yapmış olduğu çapkınlıkların sebebini de karısının kendisini küçük görmesine bağlar, ondan bu şekilde intikam aldığını düşünür.
Gönül Bir Yel Değirmenidir Sevda Öğütür Romanının Özeti
Roman, 2 kısımdan oluşmaktadır: İlk kısım, Kadına Doymaz Bir Çapkının Hikâyesi Karımı Nasıl Aldattım? başlığıyla başlar. İkinci kısım ise Karım Beni Nasıl Aldattı? başlığıyla devam eder.
Şadan Bey, kadınsız bir hayat düşünemeyecek kadar çapkın ve bir kadına da tutuklu kalamayacak kadar sadakatsiz bir şahsiyete sahiptir. Kendisinin bu çapkınlıklarına dayanamayan ailesi tez zamanda oğullarını görücü usulüyle evlendirir ve karısı Sabiha Hanım’ın Erenköy’deki köşküne içgüveyi verirler.
Şadan, resmî bir dairenin yazı işlerinde çalışan sıradan bir devlet memuru iken karısı Sabiha Hanım ileri derecede Fransızca bilen, gazete ve dergilere düzenli olarak makaleler gönderen ve Batı edebiyatını yakından takip eden biridir. O, karısı Sabiha’nın sonu gelmeyen edebiyat, sanat, felsefe, estetik gibi konulardaki konuşmalarını dırıltıdan başka bir şey olmayan, verimsiz ve içi boş konuşmalar olarak nitelendirir. Karısından geri kalmamak adına, entelektüel bir maskeye bürünerek ona ayak uydurmaya çalışır ve kendince bazı bilgiler dile getirir, ancak her seferinde komik durumlara düşer. Karısının bu kültürel üstünlüğüne ve alaycı tavırlarına dayanamayan Şadan, çok iyi bildiği o işi yapar: Çapkınlık. Kültürel anlamdaki yenilgisini karısını aldatarak gizli bir galibiyetle hafifletmek ister ve ondan bu şekilde intikam aldığını düşünür.
Roman, Şadan’ın kelebek ömürlü çapkınlıklarıyla devam ederken, komşu kiralık köşke yeni kiracılar gelince hararetli bir hâl alır. Köşke taşınanlar, Sabiha Hanım’ın, yazılarını sıklıkla okuduğu ve kendisiyle daha evvel tanışma fırsatı yakalayamadığı Profesör Hürrem Medari Bey ve eşi Cevher Hanım’dır. Romanın temelini oluşturan olaylar tam da bu taşınma hadisesi ile baş gösterir.
Şadan ve eşi, bir gün, hem kendileriyle tanışmak hem de burada bulunmalarının memnuniyet verdiğini göstermek adına Hürrem Bey ve eşinin evine misafirliğe gider. Hürrem Bey ve Sabiha Hanım henüz ilk dakikalarda felsefi konuşmalara dalarken, Şadan Bey ise Cevher Hanım ile sohbete koyulur. Entelektüellikten zerre hoşlanmayan, yaşantısında yalnızca somut hazlara yer veren Şadan, tıpkı kendisiyle aynı yaradılışa sahip Cevher Hanım’ı köşkün bahçesinde ilk gördüğü andan beri beğenmiştir. Bu tanışmayı fırsata çevirmekte kararlı olan Şadan, nihayet Cevher Hanım’ı etkilemeyi başarır. Çapkınlık macerasına Cevher Hanım ile devam eden kahramanımız, karısından gizli ve ona hissettirmeden yapmış olduğunu düşündüğü bu çapkınlığın hiç de öyle olmadığını bizzat Sabiha ile yüzleşince anlayacak ve karısının da kendisini Hürrem Medari Bey ile aldattığı gerçeğiyle tanışacaktır.
Roman Kahramanları
Şadan Bey: Romanın başkahramanıdır. Sonu gelmez çapkınlıklarından bıkıp usanan ailesi onu kendisinden kültürel anlamda üstün Sabiha Hanım ile evlendirir ve köşke içgüveyi verirler. Evlendikten sonra da çapkınlıklarına devam eder.
Sabiha Hanım: Okuma-yazma meraklısı entelektüel bir kadındır, gazete ve dergilere düzenli olarak makaleler gönderir. Edebiyat, sanat, felsefe, estetik gibi konularda konuşmayı sever.
Didar Bey: Sabiha Hanım’ın babası, Şadan Bey’in kayınpederidir. Yaşı altmışı geçkindir. Hemen her konuda gençlikten hevesini alamamıştır. Sakalını bıyığını düzenli olarak boyar.
Nuriye Hanım: Didar Bey’in eşidir. Dedikodudan hoşlanmaz.
Didar Halis Bey: Şadan Bey’in kayınbiraderidir. Süse, düzene meraklıdır. Biçimli bir endama, uzun, gölgeli kirpiklere, çekik, cazip siyah gözlere sahiptir. İşsiz güçsüz, ortalıkta serseri gibi dolaşan biridir.
Ziba Didar Hanım: Şadan Bey’in baldızıdır. Şadan’ın ifadesine göre “Kardeşlerin içinde en güzelidir. Samur kaşlı, biraz şehla gözlü, boylu boslu, gürbüz bir kız”dır.
Hürrem Medari Bey: Tanınmış bir profesördür. Kitap yazar, gazetelere makaleler gönderir. kendisini İstanbul’da tanımayan yoktur. Sabiha Hanım’ın deyimiyle Hürrem bir “allame”dir. Süsüne, düzenine önem veren karısının çeyreği bile kendisinde yoktur. Tamamıyla kendisini ilime adamıştır.
Cevher Hanım: Hürrem Bey’in karısıdır. Süsüne, düzenine, gezmesine, tozmasına, eğlenmesine düşkün biridir. Şadan’ın ifadesiyle, “gür saçlı, dolgun omuzlu”dur. Şadan’ın çapkınlıklarının son durağıdır.
Dil ve Anlatım
Hüseyin Rahmi’nin romanlarının en başat özelliklerinden biri de şüphesiz dil zenginliğidir. Kahraman anlatıcı bakış açısı ile kaleme alınan eserde döneme özgü deyimler, atasözleri, aksanlı konuşmalar, kelimelerin halk dilindeki kullanımları, argo ifadeler, folklorik ögeler çokça bulunur.
Sonuç ve Değerlendirme
Hüseyin Rahmi Gürpınar, dönem romanlarının ortak teması olan Doğu-Batı çatışması, kadın-erkek ilişkileri, alafrangalık-alaturkalık kutuplaşması ve Batılılaşma adı altında toplumda meydana gelen ahlâki çöküntüyü eserinde ustaca yansıtmayı başarmıştır. İki farklı kültür (Doğu-Batı) arasında sıkışıp kalan ve Batı’nın ilim, fennini almak yerine kültürel değerlerini almayı Batılılaşmak olarak niteleyen bir toplumun savruluşlarını ve bu durumdan kurtulma çabalarını eserinde bir çapkınlık hikâyesiyle, yer yer gülünç ifâdeler kullanarak hem irdelemiş hem de okurlarda edebî tat bırakacak bir eser husule getirmiştir.