Milli edebiyat kavramının ilk bakışta milliyetçi edebiyatı, daha da açık bir ifadeyle Türkçü edebiyatı kastettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda ‘milli edebiyat’, genel olarak II. Meşrutiyet sonrasında belirgin hale gelen ve bazı görüşlere göre Kurtuluş Savaşı’nı da içine alarak Cumhuriyetin ilân edildiği yıllara kadar devam eden edebiyat faaliyetini işaret etmek için kullanılmıştır.
Milli Edebiyat Nedir?
‘Milli edebiyat nedir?‘ sorusu üzerinde düşünmeye öncelikle ‘milli‘ sıfatından başlamak gerekmektedir. ‘Milli’ nedir ve edebiyatla birlikte anıldığında hangi anlamı çağrıştırmaktadır? Millilik, bir millete ait olmak demektir. Bu bakış açısıyla bir milletin birikimlerinin tamamı millidir. Buna bağlı olarak da milli edebiyat, milletin tarihi boyunca değişik coğrafyalarda, farklı estetik ihtiyaçlarla ve kendi diliyle meydana getirdiği edebiyatın tamamını kapsamaktadır. Bu bütüncül bir bakış açısıdır ve milletin kendine özgü edebiyatı ile bunun dışında kalan milletlerin edebiyatlarını, birbirinden ayırmaktadır. Ancak milli edebiyat ifadesine Türk edebiyatında bu bütüncül anlayışın dışında ve daha özel bir anlam yüklenmiştir. Böylece kavram etrafında daha başlangıçtan itibaren farklı bir değerlendirme ortaya çıkmaktadır.
Kavram etrafındaki en büyük ayrılık bu noktada, milli edebiyatın bir başlangıç ve bitiş tarihiyle belirleyebileceğimiz, iki zaman aralığındaki bir edebi faaliyeti mi yoksa bir milletin edebiyatının tamamını mı kastettiği konusunda ortaya çıkmaktadır. Edebiyatın içinde bir yandan milletin edebi tecrübelerinin diğer yandan da siyasal ve sosyal hayatın bütün arayış ve oluşumlarının yansımaları vardır. Çünkü edebiyat, milletin tarihinin özü olduğu kadar bir sosyal sürecin de ifade biçimidir. Bu sebeple milli edebiyatın, başlangıç itibarıyla ve kabaca her iki anlamı da taşımakta olduğunu söyleyebiliriz. Karmaşa, Türk milletinin imparatorluk anlayışından çıkarak milli bir devlete doğru gidiş yıllarında Türkçü/milliyetçi fikir etrafında meydana gelen edebiyatı ortaya atan savunucularından kaynaklanmaktadır.
Milli bir edebiyatın ortaya çıkması için milli bir dile ihtiyaç vardır. Ancak Türk aydını yaşadığı yüzyıllar içerisinde etkileşimde bulunduğu İslâm coğrafyasından din ve edebiyat aracılığıyla önce kelimeleri sonra da gramer kurallarını almıştır. Bu millileşme döneminde önce milli dili bütün yabancı unsurlarından arındırarak ortaya çıkarmak sonra da milli bir edebiyata ulaşmak amaçlanmıştır.
20. yüzyıldan itibaren sıklıkla görülmeye başlanan ‘milli edebiyat’ kavramı, bütüncül bir ifadeyle milliyetçilik akımı etrafında şekillenen bir edebiyatı vurgularken, aynı zamanda aşağı yukarı belirlenebilen iki tarih arasındaki bir dönemin de adı olmuştur.